Malaga, Akdeniz’in ışığını ve sıcaklığını yüreğinde taşıyan bir şehir… Ama benim için bu şehri asıl özel kılan, Pablo Picasso’nun doğduğu yer olmasıydı. Onun çocukluk izlerini taşıyan sokaklarda yürümek, sanatın ve tarihin nasıl iç içe geçtiğini hissettirdi bana. Picasso’nun doğduğu evin önünde durduğumda düşündüm; belki de bu şehrin o parlak renkleri, hareketli yaşamı ve sonsuz denizi, onun sanatındaki özgür ruhun ilk kıvılcımıydı. Málaga sadece Picasso’yla değil, kendi doğal güzellikleri ve tarihiyle de insanı büyüleyen bir yer. Altın sarısı plajları, daracık taş sokakları, her köşesinden yükselen hayat dolu sesler… Bu şehir, bir yandan huzur verirken diğer yandan içindeki enerjiyi asla gizlemiyor. Bu tabloyu yaparken Picasso’nun izlerini ve Málaga’nın o canlı, kıpır kıpır ruhunu bir araya getirmeye çalıştım. Malaga, yaratıcı gücün, doğanın ve tarihin aynı anda can bulduğu bir ilham kaynağı. İzleyenin de bu enerjiyi ve tutkuyu hissedebilmesini diliyorum.
Sana benzerdi ay, gülümsese.
Güzel bir şeyle aynı izlenimi Bırakıyorsun, ama yokedici.
Işık ödünç almada yok ikinizin üstüne de.
Sylvia Plath